Matematik deyince çoğu öğrencinin korktuğu bir ders aklımıza geliyor. Hâlbuki matematik kendi mantığı içerisinde zevkle öğrenilebilecek bir ders. Öncelikle “matematik kim, ben kim?” anlayışından elimizden geldiğince uzaklaşmamız lazım. Bu nedenle önyargımızı kırdığımız anda aslında matematiğin çok da korkulacak bir ders olmadığını anlayacağız.Matematik dersini hayattan ayrı bir şeymiş gibi öğrenmeye çalıştığımızda, yeterince başarılı olamayız.
Öncelikle matematiğin içinde yaşadığımız evrenin temel taşları olduğunu akıldan çıkarmadan bu derse yaklaşmalıyız. “40 dakika sonra orada olurum.”, “Kredi kartıma %5 faiz yansıtmışlar.”, “Sınıfta 17 öğrenci var, iki öğrenci bugün gelmedi mi?” ya da “ Aldıklarınız 16,40 TL tuttu, işte para üstünüz.” denilen ve örnekleri çoğaltılabilecek her durumda aslında çeşitli zorluklarda matematikle haşır neşir oluyoruz demektir. Dolayısıyla hayatımızın bu kadar içinde olan bir dersi öcü gibi görmeye hiç de gerek yok.
Öncelikle diğer derslerde olduğu gibi öğrendiğimiz konunun ardından tekrar yapmamız çok önemli. Bu bilgilerimizin sağlamlaşmasını ve kalıcı olmasını sağlayacaktır. Ardından özellikle çözülmüş soruların cevaplarını kapatarak tekrar çözmeye çalışmak da yararlı olacaktır. Anlaşılmayan konu ya da soruların mutlaka öğretmene sorulması tek başına anlaması sözel derslere göre daha zor olan bu dersi anlamada yardımcı olacağı aşikârdır.
Bütün bunların yanında sudoku gibi zekâya dayalı ve sayıları içeren oyunlar da analitik düşünmemize katkıda bulunacaktır. Hatta bir süreliğine hesap makinemizi kaldırmak ve bazı hesapları zihnimizi kullanarak yapmak da sayıların dünyasında geçireceğimiz güzel bir yolculuk olabilir bizler için…