15 Senenin Ardından…

      Yorum yok 15 Senenin Ardından…

15 sene sonra mezun olduğum liseye gittim. Futbolu çok seven ben o yıllarda voleybol da oynuyordum. Hatta okul takımındaydım. 1.70’e ulaşamayan boyum, yerimde duramayan karakterimle seçenekleri daraltarak takımın liberosu olmuştum. Hani şu farklı renkte forma giyip rakibin hücumu esnasında her topa atlayanlar var ya ben oydum. 🙂 Takıma skor namına katkı sağlamasam da bir takım içerisinde bulunmak ve sporun ucundan ya da başından tutuyor olmak da oldukça güzeldi.

Evet, 15 sene sonra dikkatimi ilk çeken bizim zamanımızdaki küçücük ağaçların artık altındakilere yetecek kadar gölgesinin olmasıydı. Önünde uzun kuyruklar oluşturduğumuz kantinimiz yerindeydi. Uzayıp giden patates ekmek sıralarımız şimdi bile gözümün önüne geliyor. Yüzlerce aç liselinin bir hışımla doluştuğu, sıranın önündeki arkadaşların ellerine paralar sıkıştırıp hatır-gönül ilişkisiyle verilen siparişler…

İnsanoğlu biraz garip değil mi? Hayatında her şey istediği gibi gidenler de hiçbir şeyin yolunda gitmediğinden şikayet edenler de geçmişi hep özlemle anıyor. Yaşayıp büyüdüğümüz, zaman geçirdiğimiz mekanlar bizi hep kendisine çekiyor bir şekilde. Aslında oradaki üç beş ağacın, birkaç sınıfın ya da top sahasının maharetiyle olmuyor bütün bunlar. Birlikte güldüğünüz dostlar, hayatı paylaştığınız arkadaşlar, sizin üzerinizde bir şekilde iz bırakan öğretmenleriniz değerli kılıyor her yeri. Sınıflarına, koridorlarına, bahçesine hatıralarınız hayat veriyor, soğuk betonu sıcak yuvalara da çeviren bu ömrümüzde.

Gitmeden önce okulu aradığımda Beden eğitimi öğretmenimiz Elif Hoca’nın orada olduğunu duyunca sevinmiştim. Uzun süredir hep uzaklarda olmam sebebiyle sadece birkaç kez uğradığım okulumda Elif Hoca’yı bahçede otururken buldum. Hiç değişmemiş. 🙂 Bizim dönemden sadece üç öğretmenin kaldığını, o anda okulda ise benim tanıdığım sadece Elif Hoca olduğunu anladım. Sohbet edip eski günleri biraz yad ettik, hocam beni ağırladı sağ olsun.

Bir öğretmen olarak öğrencilerim halimi hatırımı sorduğunda ya da ziyarete geldiğinde mutlu olurum. Bir çiçek ne kadar güzel olursa olsun onu canlı tutan ihtiyaç duyduğu güneşi ve suyu ona verendir. Öğretmenlik de biraz böyle. Güzel ellerde, güzel güzel çiçekler yetişiyor. Dolayısıyla mezun olan bir öğrencimizin yıllar sonra kapımızı çalması hayatta neleri başardığını, nelere göğüs gerdiğini görmek tarif edilmesi zor bir duygu. Öğretmenlik memuriyet hayatı içerisinde en rahat görülen mesleklerden biridir. Sadece adı değil kendi de öğretmen olanlar içinse en zor meslektir dünyadaki.

Üzerimde emeği olan bütün öğretmenlerime sevgi ve saygılar sunarken öğrencilerimden hâlâ uzak ama umudumu canlı tutarak beklemeye devam ediyorum. Gün olur, devran döner; bir de bakmışsınızdır avucunuzda tekrar filizlenmeye başlayan tohumlar karşılayıverir sizi. Kim bilir…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.