Atlamadı Mı O Hâlâ?

      Atlamadı Mı O Hâlâ? için 2 yorum

intihar

Uzun süre yazmadığım için kendime kızarak başlıyorum. 🙂 Halbuki her köşe başında insanın dikkatini çeken şeyler oluyor. Üstelik ülkemiz “malzeme bulma” konusunda, hem “maalesef” hem de “şükür ki” çok zengin.

Geçenlerde bebeğiyle birlikte hastanenin balkonuna çıkıp intihar edeceğini söyleyen bir adamın görüntüleri vardı haberlerde. İnsanlar hayatlarının çeşitli dönemlerinde problemlerle başa çıkamayacak, boğulacak gibi olabilir. Bu elbette ki “intihar”ı seçerek kişinin kendi yaşamına son vermesi dışında ardında bıraktıklarına da oldukça derin yaralar açan bir yol olmamalı.

Aslında bahsetmek istediğim kişinin kalkıştığı eylemden ziyade etraftakilerin aymazlığı. İntihar “gösterisi”ni seyredenlerin zaten %80’i ellerinde telefon video kaydı yapıyor. Hani her şeyi geçtim, bilmem kaçıncı kattaki adamı telefonların video çekim kalitesi göz önüne alındığında binanın pencerelerinden bile ayıramazsın görüntülerde. İzleyenlerin bir kısmı da çekirdek çitliyor. Bazısı telefonla akrabalara durum bildiriyor. İşin en üzücü tarafı nedir biliyor musunuz? İnsanların yüzündeki ifade… Hadi atlasa da adam işimize gitsek bakışı. Normalde en azından endişe olur ya suratlarda, inanın olaya şahit olanların çoğunda bu yaklaşımı hissedemedim ben.

Benzer bir durum yazın sulama kanalında akıntıya kapılıp bata çıka suda ilerleyen çocuğun etrafında gerçekleşti. Telefonlar, ellerde bir miktar yemiş, seyirciler ve “motor”… Film sahnesi gibi, farkı dublörsüz çekim olması sanırım. Tabii herkesi aynı kefeye koyarsak haksızlık etmiş oluruz, bazı kişiler de canları pahasına kurtarma telaşındaydı. Eskiden telaş, endişe boş gözlerle izlemekten fazla olurdu, şimdi iş tersine döndü. İleride bir gün herkesin “iştahlı” bir izleyici olmasından korkmuyor değilim açıkçası.

Biraz da güzel şeylerden bahsedeyim. 80’li yıllarda çocukluğu geçmiş bir insan olarak hem sony cd çaları hem de aiwa kasetçaları olmuş bir insanım. Sonra bu aletler git gide cep telefonlarına bıraktı müzik çalma işini. Ben ise belki de eski alışkanlık sansa clip+ adında flac uzantılı mp3 ler çalabilen bir cihaza sahiptim son iki – üç yıla kadar. Şöyle minicik bir şey. Lakin sennhesier cx300 kulak-içi kulaklığımla ekonomik olarak müzik stüdyosu işlevi görüyorlardı benim için:) Flac dosya türü müzikte kayıp olmayan bir tür. Mp3 dediğimiz şarkı uzantılarında sıkıştırma işlemi dolayısıyla bir miktar kalite kaybı olur. Bunu anlamak zor olsa da güzel bir kulaklıkla flac dosya türüne alışanlar bir daha mp3 dinlemeyeceklerdir emin olun:) Neyse dediğim gibi üç yıl önce evde kaybettiğim sansa playerı buldum ve yine mutlu mesut dinlemeye başladım dışarılarda. Avril Lavigne, Evanescence vs. şarkıları vardı içinde. Düşündüm de iki şarkıcı da eskisi kadar güzel şarkılar yapmıyor. Şebnem Ferah’ın eski albümlerinden de vardı yine hafızada. Ne bileyim eskiye mi özlem duyuyoruz yoksa artık eski zamanların kalitesi şarkılarda tutmuyor mu bilmiyorum açıkçası. Bunu lisede, üniversitede arkadaşları tarafından kulaklığı artık vücudunun bir parçası olarak görülen bir insan olarak söylüyorum. 🙂 Her gören sen sürekli kulaklıkla gezerdin diyorlar 🙂 Dışarıdan bakanların gördükleri; bazen sizin fark edemediğiniz, gözden kaçırdığınız şeyler oluyor, garip değil mi? 😉

Neyse, bir sonraki yazıda arayı bu kadar açmamayı umuyorum, hoşça kalın…

Not: Bu da müzik çalarımdaki eskilerden bir parça. Güzeldir, tavsiye edilir. 😉

Atlamadı Mı O Hâlâ?” hakkında 2 yorum:

  1. Ersan Okur

    İnsanların aymazlığından başka bir şey değil. Bu tip malzemeler son dönemde çok çıkıyor karşımıza açıkçası ben bunları insanlara anltamalı mıyız yoksa anlatmamalı mıyız bilemiyorum. Böyle şeyleri sürekli dillendirip insanları buna alıştırmaktan korkuyorum.

    Bu arada eskiye özlem her daim hayataımızda olur. Giden yıllar, kaybettiğin insanlar, seni zorlayan hayat şartları gibi sebeplerle o mutlu olduğumuz günleri hep özler hep orada olmak isteriz.

    Cevapla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.