Kilitli -2

      Kilitli -2 için 3 yorum

Kilitli adlı öykünün birinci bölümüne ulaşmak için tıklayınız.

Vücudunu saran bir anlık ürpertinin ardından yanıp sönen ışığa daha da dikkatle baktı. Kırmızı ışığın aslında bir güvenlik kamerasına ait olduğunu fark ettiğinde biraz rahatladı. “Demek ki beni buraya atanlar, aslında başından beri her hareketimi gözetliyorlardı.” diye geçirdi içinden. İçerisinde bulunduğu durumun çaresizliği bir anda yerini öfkeye bıraktı. Bu sefer kameraya doğru yürüyerek bağırmaya başladı. Biraz önce duvarlara tutunarak ilerleyen, başının ağrısından müzdarip adamın yerini kameranın ardındaki kişiye meydan okuyan adam alıvermişti. Belki de başından beri izlenildiğini fark ettiğinde artık çaresiz görünmek istemiyordu onu kaçıran kişiye.

“Hey, çıkar beni buradan! Ne istiyorsun benden? Heeyyyy! Yoksa bu işin sonu senin için kötü olacak!” diye bağırırken bir taraftan da bir elini kameraya doğru tehditkar bir şekilde sallıyordu. İçinde bulunduğu durumu düşününce onu kaçıran kişiye karşı elinde hiçbir kozu olmamasına rağmen tamamen çaresiz gözükmesinin kendisi için daha kötü sonuçlar doğurabileceğini düşünüyordu. Bütün bu sözlerinin ardından bir ileri bir geri salladığı parmağının havada salınması yavaşladı. Bu bir kameraydı fakat söylediklerinin onu kaçıran kişi tarafından duyulabilmesi için bir ses alıcısının olması gerekiyordu. Çalıştığı bankadan da az çok bildiği kadarıyla güvenlik kameralarının çoğu sesten ziyade görüntü kaydetme işine yarıyordu. İçini doldurmaya çalıştığı boş tehditlerin daha ulaşması gereken yere gidemeden anlamını yitirmesine bozuldu. Yine de hâlâ yanıp sönmekte olan kırmızı ışık kameranın çekimine devam ettiğini hatırlattı ona. Bu nedenle söylediği şeyler boşa gitse de kızgın görüntüsünden taviz vermek istemeyerek kameranın önündeki duruşunu bozmadı.

O esnada içinde tıkılı kaldığı odada bir ses yankılandı. Bu sefer sesin kaynağı kendisi değildi. Cızırtı-çınlama arası bir sesti bu. Hani sahnede mikrofon ayarı yapılırken çıkan seslere benziyordu. Sessizliğe sessiz kalarak eşlik etti. Bir süre sonra kendi ismini duydu.

“Kemal… Kemal Garipoğlu…” diye seslendi biri. Doktor kapısında sıra bekleyen insanların sırası geldiğinde hemşire tarafından odaya davet edilmesinden daha farklı bir tonlama vardı bu seste. Tadı kaçmış sakızların çöp kutusunu boylarken ağızdan çıkışı gibi önemsiz bir isim şeklinde söylenivermişti. Demek ki biraz önceki sözleri boşa gitmemiş adresine ulaşmıştı. Acaba öfkesi kendisini kaçıran kişi üzerinde bir nebze de olsun etkili olmuş muydu?

“Adımı nereden biliyorsun?” diye cevap verdi yankılanan sesin kaynağını tam olarak kestiremeyerek. Gerçi adını bile bilmediği bir insanın kaçırılıp bir odaya kilitlenmesi kendisine saçma geldi. Bir insanı kaçırma planı yapsaydı en azından kaçırdığı kişinin ismini araştırırdı herhalde. Zihninde gerçekleşen bu saçma muhabbetten kendini sıyırarak daha mantıklı bir soruyla önceki sorusunu değiştirdi:

“Benden ne istiyorsun?”

Beş altı saniyelik sinir bozucu sessizliğin ardından mikrofonun ucundaki kişiden cevap geldi:

“Neden?”

Tek kelimelik, üstelik sorduğu soruya yine soruyla verilen bir karşılık sonrasında ne yapacağını bilemedi.

“Ne demek, neden?” dedi biraz şaşkınlık biraz da öfkeyle.

“Hem beni kaçırıp hem de soru soruyorsun, bu saçmalığı senin açıklaman gerekiyor!” dedi.

“Peki Kemal Bey… İçinde bulunduğunuz durum adına anlamanızı kolaylaştırayım. Çalıştığınız bankada müşterilerinizin yatırımlarını koruma, paralarını doğru yatırım araçlarıyla değerlendirme görevinde bulunan üst düzey yönetici Kemal Garipoğlu, bütün bu güveni neden kötüye kullandınız?”

Soru daha anlaşılır hâle geldiğinde kocaman bir el sıkmaya başladı kalbini. “Demek ki, zimmetime para geçirdiğimin farkına vardılar!” diye geçirdi içinden. Halbuki yakalanmayacağından emin, şeytanın aklına gelmeyecek bir yöntem seçmişti kendine. Bir hesap üzerindeki yüksek miktarlı hareketler güvenlik tedbirlerinden geçirilirken yüz binlerce hesap içerisindeki küsuratlar hesap sahiplerinin farkına varabilecekleri rakamlar değildi. Hesabına geçirdiği kuruşlar neredeyse bir milyon liralık kazanç sağlamıştı ona. Korku ve endişe içerisinde kurduğu mükemmel sistemdeki açığın ne olabileceğini düşünürken mikrofon başındaki kişi tekrar konuştu:

“Kemal Bey, öfkeniz çabuk söndü. Tehditlerinize devam etmenizi bekliyordum halbuki.” Bu sözlerin ardını istihza dolu bir kahkaha takip etti.

Kilitli adlı öykünün üçüncü bölümüne ulaşmak için tıklayınız.

Kilitli -2” hakkında 3 yorum:

  1. Pingback: Kilitli -1 - gonuldendile

  2. Gazeteci N.G.

    Vay be hiç beklemiyordum böyle bir şey, efendim 🙂
    Hikaye daha da ilginç bir yere gidiyor, demek milyonlar olmuş, öyle mi? Devamında neler okuyacağız acaba 🙂

    Cevapla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.