Nerve (Oyun) Filminden Sosyal Hayatımıza İnce Dokunuşlar

Dün Nerve (Oyun) filmini izledim. Teknoloji ve bilim kurguyla aram iyi olduğu için bu tarzda filmler görünce balıklama atlıyorum. Normalde bir film için izleme alt limitim IMDB’de 7 civarında dolaşırken, fantastik ya da bilim kurgu filmlerinde bu rakamları 5’lere kadar düşürdüğüm oluyor. Elimizi attığımız yerden macera filmleri fışkırınca konu itibariyle biraz daha kıyıda köşede kalan ve daha fazla bütçe gerektirdiğini düşündüğüm filmleri mumla arıyorum maalesef.

Film sektörüne gerekli ve yeterli çuvaldız iğnelemelerimden, iç döküşümün ardından Nerve filmiyle ilgili izlenimlerime geçebilirim. Çok fazla “spoiler” vermeden yazıma devam edecek olsam da bu filmi izlemeyi düşünenleri ve içerik hassaslığı aşırı olanları diğer yazılarımı okumaya yönlendirmiş olayım şimdiden. Filmin başlangıcı kullanıcı adı ve şifre girilmesiyle başlayınca ben de bir karıncalanma oldu zaten. Temel olarak Nerve isimli bir bilgisayar programı çerçevesinde şekilleniyor filmimiz. Kullanıcıya, izleyici ya da oyuncu olma seçeneği sunan bu program izleyicilerin oyunculara hedefler vermesini sağlıyor. Her bir hedefi gerçekleştiren oyuncu yükselen miktarlarda paralar kazanmaya başlıyor. Oyunun temelde üç kuralı bulunuyor. Bu kurallardan en sıkı olanı ise Fight Club (Dövüş Kulübü)’ndeki ilk kurala benzer şekilde oyunun varlığından kanun görevlilerine bahsedilmemesi. (Zaten olaylar bu noktada karmaşıklaşmaya başlıyor.)

Nerve: Dorğuluk Mu, Cesaret Mİ?

Buraya kadar anlattıklarım “Doğruluk mu, cesaret mi?” oyununun tek yönlü versiyonu olsa da cesaret gerektiren hedefler gittikçe daha da zorlaşıyor. Üstelik her görev oyuncunun sosyal hesapları, paylaşımları, internet geçmişleri vb. araştırılarak kişiye özgü seçenekler arasından belirleniyor. (Buraya bir parantez açarak telefonlarımıza yüklediğimiz uygulamaların, Facebook hesaplarımızdaki gizlilik ayarlarının, hatta Google’da aradığımız içeriklerin hepsinin takip edildiğini ve kayıt altına alındığını söylersem şaşırmazsınız herhalde.) Sonuç itibariyle en fazla izleyiciye sahip iki kişi finalde kendi aralarında büyük ödül için yarışma hakkı kazanıyor.

Nerve isimli oyunun temel mantığı bu olsa da filmde dikkatimi çeken iki tane sosyal eleştiriye parmak basmak istiyorum. Filmdeki esas kızımız arkadaş ortamının ve sosyal baskının da bir sonucu olarak aslında kendisi olmayan bir kişiye bürünmek zorunda kalıyor. Kişilerin belirli oranlarda özgüvene sahip olması gerektiğine inanıyorum elbette. Yalnızca kendimizi kanıtlamak için bazen saçma yollara başvuruyor oluşumuz, kendimiz olmak yerine toplumda “popüler” olan tiplere özentimizin çoğu zaman kendimizle yabancılaşma sonucunu doğurduğunu gözden kaçırmamak gerekiyor. “Her birey değerlidir, görebilenler için hepimizin güzel yönleri mutlaka vardır.” fikrine inanan biri olarak edindiğim izlenimler bunlar.

Filmin sonlarına doğru Nerve’de izleyici olanların finalist oyuncularla ilgili bir oylama yapması isteniyor. Bu oylama -dikkat spoiler- sadece eğlence ve bitmek tükenmek bilmeyen “tatmin” ihtiyacımızın bir tezahürü olarak finalistlerden birinin diğerini öldürmesi üzerine kurulu. Tahmin edin, sonuç ne çıkıyor! İzleyiciler kan akıtılmasını istiyor elbette. Üstelik bu “cinayet” isteğinde bulunanlardan bazıları sizin benim gibi işinde gücünde insanlar. Oyunda değil de gerçek hayatta buna benzer bir ortam olsa acaba insanlar yine benzer bir karar verip birilerinin ölmesini ister mi sizce? Siz cevap vermeden önce yakın zamanda yaşanmış iki haber paylaşayım sizlerle. Birincisi, İstanbul Boğazı’nda intihar girişiminde bulunan bir kişiye, köprüdeki trafikten bunaldığı için “atla,atla” diye tezahürat yapan iki tane bayan. İkincisi ise Facebook’ta canlı yayında intihar eden genci, o esnada videoyu izleyenlerden bazılarının cesaretlendirmesi.

İzleyiciler Olmadan Oyun Da Olmaz

İnsan olarak yaşadığımız bu tatminsizlik, boşluğu doldurulamayan ruh halimizin sınırları çok tehlikeli. Nerve filminin sonunda finalistlerin “ölüm oyunu” için izleyicilerin oylamasını beklediği anda çok güzel bir konuşma yer alıyor. İşte bu konuşmadan çıkarabileceğimiz dersler var:

“…Neden maskelerinizi çıkarmıyorsunuz? Neden yüzünüzü göstermiyorsunuz? Kalabalıkta cesur olmak sizin için kolay tabii. Takma isimlerinizin arkasına saklanmak kolay. Sadece izliyor olsanız bile bugün burada olacaklardan sorumlu olacağınızı anlamıyor musunuz? Bir oyun için aramızdan birinin ölmesini mi istiyorsunuz cidden?…”

Etrafımızda olup bitenlere baktığımızda, sessiz kaldığımız her haksızlıkta, zarar gören insanlardan sorumlu olduğumuzu anladığımızda belki bizim için çok bir kayıp olmayacak ama “insanlık” bir daha asla eskisi gibi olmayacak. Bunun farkına vardığımızda ise her şey için çok geç kalmış olacağız.

Nerve (Oyun) filminin fragmanını aşağıdan izleyebilirsiniz:

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.