Yıllardır bekliyorum seni, biliyor musun?
Ara sıra kendini gösterir gibi oldun, bir umut kapladı içimi. “Acaba o sen misin?” deyiverdim hep kendime. Başkalarının gözlerinde ne çok arattın bana kendini. Gülümseyen yüzüme bakıp yanlış limanlara demir atmışken ben, sen uzaklardan kıs kıs gülüyordun, eminim buna. Biliyorsun senin varlığınla ilgili tartışmalarımı hep içimde yaşamışımdır. Kimseye hissettirmeden, yokluğunun dikenleri yüreğime saplanmışken hem de.
Şairler seni bu yüzden mi sevdi acaba? Benim gibi başkalarını da hep kandırdın mı? Yoksa senin “iş”inin adı bu mu? Söylesene.
Çalmaktan çekindiğim bir kapının arkasında mıydın yoksa, kaçırdığım bir otobüsün ön koltuğunda oturmakta mıydın ya da?
Sürekli merak etmişimdir: Ellerim ellerine dokunduğunda büyü bozulur muydu acaba? Gerçekle hayal arasında hangisine daha yakın yaşıyorsun, söyler misin?
Gözlerimi yordun en çok biliyor musun? Kalbimi değil, yanılıyorsun. Gözlerim aradı seni önce. Beni bilirsin, sevdamı hep bakışlarıma emanet etmişimdir. Seni görebilseydim bir kez, eminim sen de anlardın beni.
Ne kadar yakındın bana? Ürkek ayak seslerinin kaynağı sen miydin? Soğuk kış akşamlarında yastığımdaki sıcaklık senin hediyen miydi?
Elde ettiklerimiz, bizim esirimiz olmaya başlayınca değersizleşiyor mu yoksa? Bu yüzden mi göstermedin bana yüzünü. Zifiri karanlıklarda nefesin nefesime karışırken bu yüzden mi uzanıp dokunmadın yüzüme? Ellerim o boşluğun içinde ne kadar aradı seni biliyorsun değil mi? Buna rağmen saçının bir telini bile feda etmedin. Aşk olsun.
Sözcükleri ne kadar sevdiğimi bilirsin. Duygularımın bütün yükünü onlar çeker. Yeri gelir kanatlanıp uçar heyecandan, yeri gelir hayatın sillesini yemişçesine darmadağın olurlar hani.
Senin alfabende ise hiçbir harfe yer yoktu sanırım. On binlerce kelimeye başka nasıl kayıtsız kalabilirdin ki? Kalbim bütün frekansları taradı be sevgili, hep yalancı sinyaller göndermek zorunda mıydın? Huyun kurusun, e mi… Bütün şair ruhlular adına söylüyorum bak bunu. Çok ah aldın.
Dersen ki bütün bu sızlanmalar, şikayet etmeler nereden çıktı diye? Sen de biliyorsun gerçi. Sensizlik konuşturuyor işte, söyletme…
Yüreğine, gönlüne sağlık!
Yorumun için teşekkür ederim Evren. 🙂
Duyguların tüm yükünü çeken sözcüklere selam olsun. Onlar olmaza böyle güzel bir sitem yazısı da ortaya çıkmazdı. Bu arada, bence de huyu kurusun 🙂
Yorumun için teşekkürler Yasemin. 🙂
Gecenin sabahı beklemesi gibi, hep bir bekleyiş hâli bizimkisi. 🙂
Bu arada, dünya üzerindeki “konuşma” miktarı bu kadar artmasına rağmen iletişim kuramıyor oluşumuz ne garip. Hâlbuki sözcükler aynı sözcükler…
O kadar içten ve o kadar samimi bir yazı olmuş ki okudukça hayal ettim. Yüreğine sağlık
Yorumunuz için teşekkürler. 🙂
Sitenize girip şöyle bir inceledim. Kararlılıkla attığınız adımlar şu anda sizi bulunduğunuz pozisyona getirmiş “hakkında” bölümünden anladığım kadarıyla. Adınıza çok sevindim. Microsoft, Google gibi firmaların yeni fikirlere çok açık bir yapısı var. İlerlemenin de temeli bu değil mi: yeni fikirlere açık olmak.
Projelerinizde şimdiden başarılar dilerim.
Böylesine destekleyici yorumunuz için çok çok teşekkür ederim. Yorumunuz benim için bir motivasyon kaynağı oldu 🙂
Güzel yazı olmuş Teşekkürler
Yorumunuz için ben teşekkür ederim.
Sitenizi çok beğendim.
Üç tavsiye
1- Devamlılık
2- Siteyi çöp yayınlarla doldurma
3- Sabır
Başarılar dilerim…
Değerli yorumunuz ve tavsiyeleriniz için teşekkür ederim. Size de başarılar dilerim.