Tercih sonuçlarının açıklandığı şu günlerde, nereyi kazanacağım telaşı, yerini “Şimdi ne yapacağım?” endişesine bıraktı. Liseden mezun oluncaya kadar yaşadığınız okul hayatı sizi aldatmasın. Üniversite hayatı yazının başlığında da belirttiğim üzere bir okuldan çok fazlasını içeriyor. Üniversiteyi de lise gibi “okuyan” arkadaşlarınız elbette olacaktır, siz onlara uymayın olur mu:)!
Üniversitenin kapısından girmeden önce ev ya da yurt tercihini yapmanız gerekiyor. Şahsen iki deneyimi de yaşamış bir insan olarak insanın hayatı öğrendiği yer aslında öğrenci evleridir diye düşünüyorum. Yalnız, eve çıkacak olan öğrencilerin belli bir düzen ve kurallar bütünü içerisinde hareket edebilecek olgunlukta olmalılar. Bir çeşit nöbetçilik sistemi ve temizlik günü tarzındaki uygulamalarla, ortak kullanım alanlarındaki temizlik ve düzene de dikkat ettiğiniz sürece ev yaşamı hayatın ta kendisidir. Sizi hayata hazırlama adına temel komşuluk ilişkileri, evin harcamaları, gelir yönetimi, apartman toplantıları, ev eşyalarında oluşan arızalar ve çözüm yolları üniversite sonrasında kendi yuvanızı kurarken oldukça ihtiyaç duyacağınız tecrübelerdir. Fakat ben rahat adamım diyorsanız kendiniz ve muhtemel ev arkadaşlarınızın iyiliği adına yurt hayatını tercih edebilirsiniz.
Yaşınız itibariyle üniversite seviyesinde belirli bir olgunluğa eriştiğiniz için vereceğiniz kararların sorumluluğunu üzerinize almanız gerekecektir. “Baba, arkadaşlar çalışmıyordu, ben de çalışmadım.”, “Nasıl olsa bütünlemede geçerim.”, “Yaz okuluna iyi ki kalmışım, evde sıkılırdım yoksa:).”, “Abi, boşver yarınki sınavı çalışana da hoca not vermiyormuş zaten.” Bir insanın bahane üretkenliği ve vicdanının sesini bastırma kapasitesi sanırım en çok üniversite döneminde kendini gösteriyor. Elbette kafanızı kitaplara gömüp bütün yaşamınızı onlardan ibaret saymamalısınız. Bu benim de yazımın temelini oluşturan mantığa ters düşüyor. Üniversite okunması gereken bir okulun dışında, “üniversiteli” olma fırsatını size veren yerdir. İngilizce’de “universe” kelimesinin evren anlamına geldiğini göz önünde bulundurursak yerleşke ya da kampüs dediğimiz alanların sadece dersliklerden oluşmadığını fark edeceksiniz. Dolayısıyla öğrenci kulüplerini ilgi alanlarınıza bağlı olarak değerlendirmeyi unutmayın. İş başvurusu yaptığım birkaç kurumda dosyamda, üniversite yıllarında içerisinde bulunduğum dernek, çıkarttığımız dergi, sergilediğimiz tiyatro oyunu, sanat yönetmenliği sertifikam vb. birçok unsur yer alıyordu mesela.
“Üniversiteli” Olabilmek
Okuduğunuz üniversitenin kampüs imkanları kadar bulunduğunuz şehrin de sosyal ve kültürel ortamlarını gözden kaçırmayın. Otuzlu yaşlarımda bir insan olarak hayatımda en çok sinemaya, tiyatroya vb. yerlere gittiğim dönemin üniversite olduğunu söyleyebilirim. Dört yılda okuduğum kitap sayısı dahi belki de hayatım boyunca okuduğumdan fazlaydı. Kısacası bir insanın kendine en fazla zaman ayırabildiği zaman dilimi üniversite yıllarıdır(Bazı bölümler ve üniversiteler çok yoğun çalışma gerektirebiliyor, onlar için sözümüz meclisten dışarı diyelim;) ).
Üzerinizdeki sorumlulukları da unutmadan elinizden geldiğince yaşayın hayatı. İşte o zaman üniversite okumanın ötesine geçer, “üniversiteli” olmayı başarırsınız. Hepinize üniversite hayatınızda başarılar dilerim.